Bu yazıda kedileri ele alırken, yapay seçilimin yalnızca onlara özgü bir durum olmadığını hatırlatarak başlayalım. İnsan müdahalesiyle seçilim süreçlerine yön verilen köpekler, atlar, kemirgenler, kuşlar ve balıklar gibi pek çok evcil hayvan benzer değişimlere uğramıştır. Örneğin, köpeklerde yapay seçilim sonucu ortaya çıkan sorunları daha önceki bir yazımızda ele almıştık. Şimdi ise dikkatimizi kedilere çeviriyoruz.
Öncelikle, kontrolsüz yapay seçilimin hastalıklara neden olabildiğinden daha önce bahsetmiştik. Yapay seçilimin etkisini hızlandırmanın yaygın yollarından biri, benzer özelliklere sahip bireylerin birbiriyle çiftleştirilmesidir. Bu süreçte en fazla ortak özelliği taşıyan bireyler genellikle yakın akrabalardır. İşte bu yüzden, belirli fiziksel ya da davranışsal nitelikleri elde etmek amacıyla gerçekleştirilen akraba çiftleşmesi (iç melezlenme), popülasyonun genetik çeşitliliğini ciddi şekilde azaltır. Bu durum sonucunda, bağışıklık sistemi zayıflar, genetik hastalıklar daha sık ortaya çıkar ve özellikle çekinik genlerle aktarılan kalıtsal rahatsızlıkların yaygınlaşmasına uygun ortam hazırlanmış olur. Bu durum, sadece bireysel sağlık sorunlarına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda uzun vadede tüm popülasyonu tehlikeye atar.
Akraba evliliğinin insanlar için yarattığı genetik riskler, evcil hayvanlarımız için de hemen hemen benzer sonuçlar doğurur. Doğada pek çok hayvan, akraba çiftleşmesini önlemek için evrimsel olarak gelişmiş bir içgüdüye sahiptir. Ancak insan eliyle gerçekleştirilen ‘cinsleştirme’ süreci, bu doğal davranışları devre dışı bırakarak ciddi genetik daralmaya yol açmaktadır. Öyle ki, bazı köpek ırklarında tüm bireylerin genetik benzerlik düzeyi, insanlardaki birinci dereceden kuzen ilişkisini aşacak kadar yüksektir. Moleküler analizler, birçok safkan köpeğin aslında çok daha yakın akraba olduğunu göstermektedir. Bunun sonucunda, safkan köpeklerde genetik hastalıkların yaygınlaştığı, bağışıklık sisteminin zayıfladığı ve kanser gibi ölümcül hastalıkların cins köpeklere kıyasla çok daha sık görüldüğü bilinmektedir.

Yapay seçilimle üretilen belirli kedi varyantlarında (‘cins’ kedilerde) pek çok kalıtsal hastalık görülebilir. Bu hastalıklardan bazıları, rastgele mutasyonların zamanla belirli bir popülasyon içinde sabitlenmesiyle ortaya çıkar ve böylece o varyasyona sahip kedilerde normalden çok daha yüksek oranlarda görülür. Daha da endişe verici olan durum ise, bazı genetik bozuklukların doğrudan insanlar tarafından arzu edilen bir özellik haline gelmesidir. Örneğin, kıvrık kulaklar, basık ya da aşırı uzun yüzler, kısa bacaklar, kuyruksuzluk, tüysüzlük veya aşırı uzun kürk gibi fiziksel özellikler, ticari ilgi uyandırdığı düşünülerek kasıtlı olarak seçilir. Oysa bu tercihlerin pek çoğu hayvanın sağlığına ciddi zararlar vermektedir. İskelet deformasyonlarından solunum problemlerine, hareket kısıtlılıklarından kronik ağrılara kadar birçok soruna yol açmaktadır. Ancak ne yazık ki bu tür seçimler, yalnızca görsel veya ticari beklentilere dayanarak devam ettirilmektedir.
Irk oluşturma sürecinde, istenen fiziksel özelliklerin kalıcı hale gelmesi için sık sık yakın akraba çiftleştirmeleri uygulanır. Kardeşler birbirleriyle ve hatta ebeveynleriyle defalarca çiftleştirilir, böylece belirli genetik özellikler ön plana çıkarılır. Ancak bu sürecin sonunda, ortak özelliği genetik hastalıklar ve sakatlıklar olan ırklar ortaya çıkar. Örneğin, basık yüzlülük (brakisefali), ciddi solunum problemlerine yol açmasına rağmen ‘şirin’ bulunduğu için giderek yaygınlaşmaktadır. Ne yazık ki, bu tür genetik deformasyonlar üreticiler ve hatta bazı veterinerler tarafından açıkça sakatlık olarak adlandırılmaz; aksine ticari bir değer olarak pazarlanır. Hayvan sahiplenmek isteyen insanlar da çoğu zaman bu konuda yeterince bilgilendirilmez. Oysa bu durum, sayısız kedinin hayatını kronik ağrı, nefes alma güçlüğü ve hareket kısıtlılığı gibi ciddi sıkıntılar içinde geçirmesine neden olur. Bazı tıbbi müdahalelerle semptomlar hafifletilebilir, ancak kalıcı bir iyileşme çoğu zaman mümkün değildir.
Elbette, bu tür ırkların (cinslerin) tamamı aynı derecede kötü ve sağlıksız bir yaşam sürmek zorunda değil. Ancak büyük resme baktığımızda, elimizde bu süreci devam ettirmenin, yani genetik deformasyonları bilinçli olarak yaygınlaştırmanın etik dışı ve zalimce bir uygulama olduğunu gösteren yeterince bilimsel kanıt bulunmaktadır. Önde gelen veteriner kuruluşları, bu konuda açıkça tavır almıştır: İngiliz Veterinerler Birliği (BVA), İngiliz Küçük Hayvan Veterinerleri Birliği (BSAVA), Alman Veterinerler Odası (BTK) ve Uluslararası Kedi Bakımı Derneği (International Cat Care) gibi kuruluşlar, genetik sağlık sorunları taşıyan hayvanların bilinçli olarak üretilmemesi gerektiğini vurgulayan bildiriler yayımlamış ve #HealthOverLooks ile #NotNormal gibi farkındalık kampanyaları düzenlemiştir.
Unutmayalım ki, bir hayvanın sahip olduğu herhangi bir özellik, onun insan desteği olmadan hayatta kalmasını zorlaştırıyorsa, yaşam kalitesini düşürüyorsa veya acı çekmesine neden oluyorsa, bu özellik estetik bir tercih değil, doğrudan bir hastalık, sakatlık ya da genetik anormalliktir. İnsanlara ‘sevimli’ göründüğü için bu tür deformasyonları teşvik etmek, hayvanların yaşam kalitesini hiçe saymak anlamına gelir. Sağlıklı ve mutlu bir yaşam hakkı, her canlının en temel hakkıdır.
Bazı Kedi Irkları ve Yaşadığı Problemler
Aşağıda, ülkemizde ve dünyada en çok talep gören bazı kedi ırklarını inceleyeceğiz. Ancak unutulmaması gereken nokta, bu konu yalnızca kedilerle veya belirli ırklarla sınırlı değil. Atlardan akvaryum balıklarına kadar pek çok hayvan, ticari çıkarlar uğruna ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya bırakılıyor. Hatta bazıları, ömür boyu sürecek dayanılmaz acılara mahkum ediliyor.
Bu yüzden, ‘cins’ bir hayvan sahiplenmeden önce iyice araştırma yapmak son derece önemli. Bilinçli bir karar vermek, genetik deformasyonlarla dünyaya getirilen hayvanların üretimine dolaylı yoldan destek vermediğiniz anlamına da gelir.
Scottish Fold

Scottish Fold kedilerinin kıvrık kulakları, aslında ciddi sağlık sorunlarına yol açan genetik bir mutasyon kaynaklıdır. Bu mutasyon, yalnızca kulak kıkırdağını etkilemekle kalmaz; vücuttaki diğer eklemlerdeki kıkırdak dokusunun ve kemik gelişiminin de bozulmasına neden olur. Bu durum, ‘osteokondrodisplazi‘ olarak bilinen, kemik ve kıkırdak dokusunu etkileyen kalıtsal bir hastalığa yol açar.
Bu bozuklukların en yaygın ve acı verici sonuçlarından biri ise osteoartrittir (kireçlenme). Scottish Fold’lar, hayatları boyunca şiddetli eklem ağrılarıyla yaşamak zorunda kalabilirler. Hastalık ilerledikçe eklemlerdeki hareket kabiliyeti giderek azalır, kemikler zamanla birbirine kaynar ve hareket etmek hem zor hem de dayanılmaz derecede acı verici bir hale gelir. Ne yazık ki, bu durumu tamamen iyileştirmek mümkün değildir ve genellikle sadece semptomları hafifletmeye yönelik tedaviler uygulanabilir.
Scottish Fold kedilerinde hastalığa yol açan genetik mutasyon, yavrunun her iki ebeveynden de hatalı genin bir kopyasını alıp almamasına bağlı olarak farklı derecelerde etkiler gösterir. Eğer sorunlu gen yavruya hem anneden hem babadan (homozigot olarak) geçerse, hastalık çok erken başlar. Genellikle birkaç haftalıkken belirtiler görülmeye başlanır. Bu durumda, eklem ve kemik deformasyonları son derece şiddetli olur, yavru dayanılmaz acılar çeker ve tedavisi mümkün olmadığı için ne yazık ki birçok yavru uyutulmak zorunda kalır.
Eğer yavru, hatalı geni yalnızca tek bir ebeveynden alırsa (heterozigot), hastalığın şiddeti kediden kediye değişiklik gösterir. Bazı kedilerde belirtiler daha geç ortaya çıkabilir, ancak mutlaka hastalık gelişir. Bu hastalığın herhangi bir tedavisi yoktur. Kimi kediler nispeten daha geç yaşlarda kireçlenme ve eklem ağrıları yaşarken, kimileri daha genç yaşta ağır hareket zorluğu, kronik ağrı ve şekil bozukluklarıyla mücadele etmek zorunda kalır.
Genetik olarak homozigot ya da heterozigot olması fark etmeksizin, Scottish Fold kedileri kıvrık kulaklarının bedelini bu ağır hastalıkla ödemektedir.
İran Kedisi

İran kedileri, popülerlik ve ticari kaygıların gölgesinde kalan, insan eliyle şekillendirilen ırkların en büyük mağdurlarından biridir. Gözle görülür ve görülmez birçok genetik hastalığın yanı sıra, günlük yaşamlarını sürdürebilmek için tamamen insan bakımına muhtaç hale getirilmişlerdir.
Bu kedilerin kafatası ve yüz yapısında aşırı derecede deformasyonlar meydana gelmiştir. Anormal derecede küçük burun delikleri nedeniyle; hırıltılı nefes alma, kronik solunum yolu enfeksiyonları ve nefes darlığı gibi problemler kaçınılmaz hale gelir. Çene yapısındaki bozukluklar nedeniyle dişler düzgün hizalanamaz, bu da çiğneme işlevini zorlaştırarak diş eti hastalıklarına, ağrılı enfeksiyonlara ve beslenme problemlerine yol açabilmektedir.
Ayrıca gözyaşı kanallarındaki bozukluklar, gözyaşlarının buruna akmasını engelliyor ve sürekli akıntıya sebep oluyor. Bunun sonucunda yüzde kalıcı lekeler, kronik göz enfeksiyonları ve hatta ağrılı deri lezyonları ortaya çıkabiliyor. Yüzdeki deri kıvrımlarının aşırı belirginleştiği kedilerde ise bu kıvrımlar, mantar ve bakteri üremesi için ideal ortam haline geliyor; bu da cilt enfeksiyonları ve kronik dermatitlere neden olabiliyor. Büyük, dışa çıkık gözler, korneanın tam olarak kapanmasını engelleyerek onu dış etkilere karşı savunmasız hale getiriyor. Bu durum da İran kedilerinde sıkça görülen keratit ve kornea nekrozunun başlıca sebeplerinden biri olarak görülmektedir.
Brakisefali(basık yüz) yalnızca İran kedilerine özgü bir sorun değildir; basık yüzlü tüm kedi ve köpek ırklarında basıklık derecesine bağlı olarak ciddi sağlık sorunlarına rastlanmaktadır.
Uzun ve yoğun tüy yapıları nedeniyle İran kedilerinin her gün düzenli olarak taranması ve bakımlarının yapılması şarttır. Ne yazık ki, yüz ve çene yapılarındaki bozukluklar, onların kendi kendilerini temizlemelerini büyük ölçüde zorlaştırır. Eğer bu bakım ihmal edilirse, tüyler hızla düğümlenip keçeleşir ve sonunda tıraş edilmesi gerekir. Ayrıca anüs çevresi ve kuyruk altı her gün temizlenmelidir; aksi takdirde dışkı birikerek enfeksiyonlara yol açabilir.
İran kedileri, ciddi kalıtsal hastalıkların yaygın olarak görüldüğü ırklardan biridir:
- Polikistik Böbrek Hastalığı (PKD): Otozomal baskın bir gen tarafından taşınan bu hastalık, İran kedilerinde yaygın olarak görülmektedir. 1990’larda yapılan araştırmalara göre, İran kedilerinin ve egzotik kısa tüylü kedilerin üçte biri PKD taşımaktadır. Eğer İran kedisi sahiplenmeyi düşünüyorsanız, yavrunun PKD taşımadığını gösteren bir genetik test sertifikasını yetiştiriciden talep etmeyi unutmayın.
- Hipertrofik Kardiyomiyopati (HCM): Kalp kası duvarlarının anormal şekilde kalınlaşmasına neden olan bu hastalık, İran kedilerinde ortalamadan çok daha sık görülmektedir.
- Kalça Displazisi: Eklem yapısındaki bozukluk nedeniyle, İran kedileri kalça çıkığına yatkındır. Bu durum, zamanla hareket kabiliyetinin kısıtlanmasına ve şiddetli eklem ağrılarına yol açabilir.
- İlerleyici Retinal Atrofi (PRA): İran kedilerinde, zamanla körlüğe yol açan bu genetik göz hastalığının görülme sıklığı yüksektir.
- Alfa-Mannosidoz: Mannoza enziminin eksikliğiyle ortaya çıkan, lizozomal depo hastalıklarından biridir. Sinir sistemini etkileyerek nörolojik bozukluklara neden olur.
İran kedileri, genetik olarak ciddi sağlık problemlerine yatkın bir ırktır. Eğer bir İran kedisi sahiplenmeyi düşünüyorsanız, onun yaşam boyu sürecek özel bakıma ve tıbbi ihtiyaçlara muhtaç olacağını unutmamalısınız.
Egzotik Kısa Kürklü (Exotic Shorthair)

Exotic Shorthair, İran kedisinin kısa tüylü versiyonudur ve tüy yapısındaki fark dışında, İran kedisinde görülen tüm genetik sağlık sorunları bu ırkta da geçerlidir. (Bkz: İran Kedisi)
Çinçila (Chinchilla)

Chinchilla, İran kedisinin bir türevi olup, aslında bir İran kedisidir. Kürkleri, uçlarında siyah pigmentasyon bulunan beyaz tüylerden oluşur ve gözleri yeşil renkte olur. Tıpkı İran kedisinde olduğu gibi, çinçilaların da kalın bir iç kürkü ve uzun dış tüyleri bulunur. Bu nedenle, İran kedilerinde görülen kürkle ilgili sorunlar, çinçilalar için de geçerlidir. Ayrıca, İran kedilerinde rastlanan diğer genetik sağlık sorunları çinçilalarda da gözlemlenmektedir.
Sfenks (Sphynx)

Kedilerin bıyıkları ve vücutlarında yer alan uzun kıllar, vücuda temas edebilecek nesnelere karşı bir koruma sağlar, kediyi aşırı sıcak ya da soğuktan muhafaza eder ve kedinin çevresiyle iletişim kurmasına yardımcı olur. Özellikle bıyıklar, kedilerin çevresindeki nesnelerle etkileşime girmelerine sağlayan yüksek dokunma hassasiyetine sahip uzun ve kalın kıllardır.
Kürksüz kediler, çevrelerinden gelebilecek tehlikelere karşı çok daha savunmasızdır. Vücutları, dışarıdan gelen nesnelere, sıcaklık değişimlerine, morötesi ışınlara karşı korunmasızdır. Ayrıca, ciltleri çok daha hassastır. Kürksüz bir kedi, vücut salgılarının, örneğin deri tarafından salgılanan yağların birikmesine neden olabilir, bu da deri üzerinde ve tırnak oluklarında birikim oluşturur. Bu yağ birikintileri, kedinin cildini mantar enfeksiyonlarına daha yatkın hale getirir. Bu nedenle, kürksüz kedilerin düzenli olarak yıkanması ve bakımının yapılması gerekmektedir. Ayrıca dışarıda vakit geçiren kedilerde cilt yanıkları oluşma riski de vardır.
Kürksüzlükle ilişkili bu sağlık sorunlarının yanı sıra, Devon Rex kedilerinde miyopati (kas hastalığı) tespit edilmiştir. Ayrıca, bu ırkta hipertrofik kardiyomiyopati (kalp kası kalınlaşması) hastalığının kalıtsal olduğu konusunda ciddi şüpheler bulunmaktadır.
Bengal

Bengal, Savana gibi bazı kedi ırkları, evcil kediler (Felis catus) ile vahşi kediler, örneğin pars kedisi ve serval, arasındaki çiftleştirmelerle elde edilmektedir. Bu tür melezlemeler, ciddi sorunları beraberinde getirir. Vahşi kediler, doğadan alınıp kapalı alanlara yerleştirilerek, damızlık olarak kullanılmaktadır. Normalde birbirleriyle çiftleşmek istemeyen hayvanlar zorla bir araya getirilmekte, evcil kediler ise kendilerinden çok daha büyük ve güçlü olan vahşi kedilere karşı savunmasız bırakılmaktadır. İlk nesil yavrular genellikle fazla vahşi oldukları için satılamaz ve tutsak olarak yaşamaya mahkum edilirler. Birkaç nesil sonra elde edilen yavrular ise beklenmedik davranışlar sergiler, daha fazla enerjiye sahip olur ve bakımları çok daha zordur.
Sağlık açısından da ciddi problemler mevcuttur. Bu ırklarda piruvat kinaz eksikliği, ilerleyici retina atrofisi, flat chested kitten syndrome (düz göğüslü yavru kedi sendromu) gibi hastalıklar sıklıkla görülmektedir. Ayrıca Bengal kedileri kalça displazisi (kalça çıkığı) ve hipertrofik kardiyomiyopati (kalp kasının kalınlaşması) gibi genetik hastalıklara yatkın olup, bu hastalıkların görülme sıklığı diğer kedi türlerine göre çok daha yüksektir.
Not: Bu yazıda bahsedilen “cins” ifadesi, bilimsel (taksonomik) bir sınıflandırma değil, halk arasındaki kullanımı ifade etmektedir. Taksonomik açıdan tüm evcil kediler aynı türe aittir: Felis catus. Bu nedenle, “cins” yerine “ırk” ya da “varyasyon” terimini kullanmak daha doğru olacaktır.