Kedilerin anatomisinde en dikkat çekici unsurlardan biri, hiç şüphesiz, patileri ve pençeleridir. Öncelikle terminolojiyi netleştirelim. Kedilerin hareket etmek, sıçramak ve koşmak için kullandıkları uzuvlara bacak, bacakların uç kısmına ise ayak denir. Günlük dilde bu bölgeye pati de diyebiliriz. Ayakların en uç noktasında parmaklar yer alır ve bu parmaklara anatomik olarak dijit adı verilir. Dijitlerin ucunda bulunan keskin ve dışa itilebilir yapı ise pençedir.
Patiler, kediler için çok önemlidir. Bunun en büyük nedeni, kedilerin dijitigrat yani parmakları üzerinde yürüyen canlılar olmasıdır. Örneğin biz insanlar plantigrat bir yürüyüş sergileriz, yani tüm ayak tabanımız yere temas eder. Kedilerde ise topuk ve bilekler yürüyüş sırasında havada tutulur, bu da onların daha sessiz ve çevik hareket etmelerini sağlar. Bir de unguligrat yürüyüş vardır ki, burada doğrudan tırnaklar üzerinde ilerlenir. Bunun en bilinen örneği atlar ve toynaklı hayvanlardır. Farklı yürüyüş biçimleri, türlerin evrimsel süreçte edindiği avantajlarla şekillenmiştir. Kedilerin parmak uçlarında hareket etmesi, onlara av sırasında neredeyse fark edilmeden ilerleme kabiliyeti kazandırır.
Kedilerin yürüyüşünü eşsiz kılan bir diğer unsur da doğrudan adımlama (direct register) yeteneğidir. Bu, arka ayaklarının her zaman ön ayaklarının son bastığı noktaya isabet etmesi anlamına gelir. Böylece sessiz hareket etmeleri kolaylaşır ve ayak izlerini minimumda tutarak çevreyle daha az iz bırakırlar. Ayrıca bu yöntem, güvenli bir yüzeyde ilerlemelerini sağlar çünkü ön patiyle test edilen zemin, arka ayak için de uygun hale gelmiş olur.
Kedilerde Kaç Parmak Vardır?

Şimdi kedilerin patilerine biraz daha yakından bakalım. Eğer dikkatlice incelerseniz, kedilerin insanlardan farklı olarak parmak sayısında bir fark olduğunu görebilirsiniz. Ön patilerinde 5, arka patilerinde ise 4 parmak bulunur. Yani toplamda 18 parmağa sahiptirler. Ancak doğanın her zaman sabit kurallarla ilerlemediğini biliyoruz. Polidaktili adı verilen genetik mutasyon sayesinde bazı kedilerde bu sayı artabiliyor.
Kediler, polidaktili mutasyonuna oldukça yatkın canlılardır ve bu durum onlarda şaşırtıcı bir çeşitlilik yaratır. Hatta bazı bölgelerde, bu genetik özellik belirgin şekilde yayılmıştır. Örneğin, Kanada’nın Nova Scotia bölgesi ve Amerika’nın Florida eyaletinde yer alan Key West adası, 6 veya daha fazla parmağa sahip kedilerle ünlüdür. Özellikle Key West’te bulunan Ernest Hemingway Evi’nin çevresinde bolca görüldüklerinden, bu kedilere Hemingway Kedileri denmektedir.
Polidaktili genellikle kedilere herhangi bir zarar vermez ve hatta bazı durumlarda ek parmaklar, pençelere ekstra kavrama gücü sağlayarak onlara tırmanma ve avlanmada avantaj bile sunabilir. Evrimsel açıdan bakıldığında, eğer bu özellik belirli bir çevrede kedilere avantaj sağlıyorsa, zamanla daha yaygın hale gelmesi mümkün gözüküyor.
Kedilerde Damlacık Tırnağı

Ön patilerdeki fazladan parmak da neyin nesi? Belki de aslında fazla olan o değil, eksik olan arka ayaklardır, değil mi? Aslında tam olarak öyle! Evrimsel süreç boyunca kedilerin arka ayaklarında bir zamanlar beş parmak varken, bunlardan biri körelerek yok olmuştur. Ancak işin ilginç yanı, ön ayaklarında hala beş parmak bulunmasına rağmen, kediler yürürken bunların sadece dördünü aktif olarak kullanır.
Ön patilerdeki beşinci parmak, yere temas etmeyen ve yük taşımayan işlevsiz bir yapı olarak kalmıştır. Buna damlacık tırnağı adı verilir. Damlacık tırnağının evcil kedilerde neredeyse hiçbir işlevi yoktur, ancak vahşi kedilerde avlarını kavrama sırasında bir miktar işe yarayabiliyor. Bu tür artık işlevini büyük ölçüde kaybetmiş organlara evrimsel biyolojide körelmiş organ denir. Tıpkı bizim apandisimiz veya yavaş yavaş yok olmaya yüz tutmuş 20 yaş dişlerimiz gibi.
Kediler, evrimsel değişimin hala devam ettiğini gösteren harika bir örnektir. Belki de birkaç bin yıl sonra bu işlevsiz parmak tamamen kaybolacak veya tam tersine, şartlar doğrultusunda farklı bir görev üstlenecektir. Doğa, zamanın içinde sürekli deney yapıyor ve hangi özelliklerin hayatta kalacağına karar veriyor. Kediler de bu büyük biyolojik hikayenin başrollerinden biri olmaya devam ediyor!
İnsan Tırnağı ve Kedi Tırnağı Arasındaki Farklar

Peki, kedilerin tırnakları ile insanların tırnakları arasında bir fark var mı? Görünüşte farklı olsalar da, aslında temel yapı açısından neredeyse birebir aynıdırlar. Her ikisi de keratin adlı sert proteinden oluşur, fazla uzadığında sahibine rahatsızlık verebilir ve yanlış kesildiğinde acıya neden olabilir. Ayrıca, hem insan hem de kedi tırnakları, nesneleri daha iyi kavramaya, yüzeylere tutunmaya ve hatta kaşınma gibi basit ama önemli bir ihtiyacı gidermeye yardımcı olur.
Bu özellikler sadece kedilere ve insanlara özgü değildir; memelilerin büyük bir çoğunluğunda benzer işlevlere sahip tırnak, pençe veya toynak yapıları bulunur. Bunun nedeni, tüm memelilerin ortak bir atadan evrimleşmiş olmasıdır. İşte bu tür biyolojik benzerliklere homolog özellikler denir. Yani bir kedinin pençesi ile insanın tırnağı, farklı amaçlara hizmet etse de, aslında aynı evrimsel kökenden gelir.
Kedilerde tırnaklar, insanlardan farklı olarak dışa itilebilir yapıdadır ve bu durum, onların sessiz hareket etmelerine, avlarını yakalamalarına ve tırmanmalarına yardımcı olur. İnsanlar ise tırnaklarını daha çok hassas dokunuşlar için kullanır. Yani doğa, benzer yapıların zamanla nasıl farklı işlevlere evrilebileceğini göstererek bizlere harika bir biyolojik mühendislik dersi vermeye devam ediyor.
Bazı biyolojik yapılar, her türde bağımsız olarak ortaya çıkmaz, ortak bir atadan miras alınarak sonraki nesillere aktarılır. Örneğin, beyin her hayvanda sıfırdan evrimleşmemiştir. Çok eski bir atada gelişmiş ve zaman içinde farklı türlere uyum sağlayarak çeşitlenmiştir. Elbette her canlı grubunda farklı şekillerde evrimleşmiştir; ancak temelde hepsi aynı evrimsel kökeni paylaşır. İşte bu tür yapılar homolog organlar olarak adlandırılır. Tıpkı kollarımız, bacaklarımız ya da hayvanlardaki yüzgeç ve kanat yapılarının ortak bir atadan gelmesi gibi.
Şimdi kedilerin pençelerine dönelim… Kedilerin pençelerini insan tırnaklarından ayıran en temel fark, doğrudan distal phalanx adı verilen kemiğe bağlı olmalarıdır. İnsanlarda ise tırnaklar herhangi bir kemiğe doğrudan tutunmaz; deriye gömülü bir şekilde bulunur. Bu fark, kedilerin tırnaklarını gerektiğinde dışarı itebilmesini ve av sırasında ölümcül bir silaha dönüştürebilmesini sağlar. Aslında kedilerin pençeleri, bir insanın parmak ucuyla daha çok benzerlik gösterir. Yani tırnak gibi pasif bir yapıdan çok, aktif kullanılan bir uzuvdur.
Doğa, farklı türlerde aynı temel yapı taşlarını kullanarak birbirinden tamamen farklı işlevlere sahip organlar yaratabiliyor. Kedilerin avlarını kavrayabilen, yüzeylere sıkıca tutunabilen ve gerektiğinde silaha dönüşen pençeleri, bu biyolojik çeşitliliğin en güzel örneklerinden biri.
Kedilerin Tırmalama Davranışı ve Pençe Mekanizması

Kediler, tırnaklarını bizim gibi tırnak makasıyla kesmiyor olabilir, ancak bu onların tırnak bakımını ihmal ettikleri anlamına gelmez. Kedilerin tırnakları, zamanla çevreyle temas ettikçe aşınır ve dış tabakası kırılarak dökülür. İşte burada yaygın bir yanılgı devreye giriyor: “Kediler tırnaklarını törpüleyerek sivrileştirir.” Aslında durum tam olarak böyle değil.
Kediler tırmaladıklarında, tırnaklarının dışındaki eski ve pürüzlü keratin tabakasını sıyırarak, alttan gelen yeni ve keskin pençelerini ortaya çıkarırlar. Yani tırmalama, bir nevi tırnak yenileme işlevidir. Bunun yanı sıra, tırmalamak kediler için bir bölge işareti bırakma yöntemidir. Tırmık izleri, “Burası benim alanım!” mesajı verirken, tırmalama sırasında salgılanan feromonlar da bu mesajı güçlendirir.
Bir başka yanlış bilinen konu ise kedilerin pençelerinin “içe çekilebilir” (retractable) olduğu yanılgısıdır. Aslında tam tersi doğrudur: Kedilerin pençeleri “dışa itilebilir” (protractable) yapıdadır. Yani bir kedi tamamen rahatladığında, pençeleri koruyucu keratin kılıfın içinde saklı kalır ve görünmez hale gelir. Ancak ihtiyaç duyduklarında, kaslarını kullanarak bu pençeleri dışarı çıkarabilirler. Bu özellik, avlanma sırasında sessiz kalmalarını sağlarken, tırnaklarını da aşırı yıpranmaktan korur.