Kuş Gribi Nedir, Nasıl Yayılır, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Bilimsever
17 Min Read
Kuş Gribi Nedir, Nasıl Yayılır, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Kuş Gribi Nedir, Nasıl Yayılır, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Tıbbi İçerik Uyarısı

Burada yer alan bilgiler, yalnızca eğitim ve bilgilendirme amacıyla paylaşılmıştır. Hiçbir şekilde doktor muayenesi, tanı veya tedavinin alternatifi değildir. Sağlığınızla ilgili kararlar alırken mutlaka tıp uzmanlarına danışınız.

Daha Fazla Bilgi Al

Kuş gribi, uluslararası kuruluşlar tarafından insanları ve hayvanları tehdit eden en tehlikeli hastalıklardan biri olarak kabul edilmektedir. Farklı dönemlerde çeşitli bölgelerde salgınlara yol açan bu hastalık, ülkelerin ekonomilerini ve sağlık sistemlerini ciddi şekilde etkilemiştir. Bilim insanlarının yürüttüğü araştırmalar sayesinde, kuş gribi hakkındaki bilgilerimiz zamanla daha da artmıştır.

Kuş gribi, viral bir hastalık olup Orthomyxoviridae familyasında yer alan İnfluenza-A virüsünden kaynaklanmaktadır. Bu virüs, diğer influenza türleri gibi zarflı, pleomorfik yapıya sahip olup negatif polariteli ve tek iplikçikli RNA içermektedir. İnfluenza virüsleri A, B ve C olarak üç gruba ayrılırken, bu sınıflandırma nükleoprotein ve matriks proteinlerindeki farklılıklara dayanmaktadır. Kanatlılarda enfeksiyona yol açan tek tür ise İnfluenza-A’dır.

A tipi İnfluenza virüsleri, yüzeylerinde bulunan hemaglütinin (H) ve nöraminidaz (N) glikoproteinlerine göre alt tipler oluşturur. Hemaglütinin proteini virüsün konak hücreye girişinde büyük bir rol oynarken, virülans üzerinde de doğrudan etkilidir. Şu ana kadar 16 farklı hemaglütinin (H1-H16) ve 9 nöraminidaz (N1-N9) antijeni tespit edilmiş olup, alt tipler bu antijenik özelliklere göre adlandırılmaktadır (örneğin, H5N1, H7N7). Yapılan genetik analizler sonucunda Avian İnfluenza A virüsünün, H ve N gen bölgeleri açısından Avrasya ve Amerika olmak üzere iki ana gruba ayrıldığı belirlenmiştir.

A tipi İnfluenza virüslerinin en belirgin özelliklerinden biri, farklı alt tipler arasında genetik materyal değişimi yapabilmeleridir. Aynı hücreye birden fazla alt tip virüs enfekte olduğunda, RNA segmentleri arasında yeniden düzenlenme gerçekleşebilir. Bu süreç sonucunda, daha önce görülmemiş özelliklere sahip yeni bir İnfluenza A alt tipi ortaya çıkabilir. Pek çok alt tip, bu genetik değişim sayesinde evrimleşmiştir. Virüsün sürekli olarak yeni varyantlar oluşturmakta, hastalığın kontrol altına alınmasını zorlaştırmakta ve etkili aşılama ile tedavi yöntemleri geliştirilmesini zorlaştırmaktadır.

Kuş Gribi Nedir?
Kuş Gribi Nedir?

İzole edilen İnfluenza A suşları, kanatlı hayvanlar üzerindeki etkilerine göre düşük patojeniteli (LPAI) ve yüksek patojeniteli (HPAI) olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Düşük patojeniteli virüsler genellikle hafif solunum yolu belirtilerine yol açarken, yüksek patojeniteli olanlar ise hızla yayılan ve yüksek ölüm oranlarıyla seyreden ciddi enfeksiyonlara neden olmaktadır.

Yüksek patojeniteli tüm İnfluenza A virüsleri H5 ve H7 alt tiplerine ait olsa da, her H5 veya H7 virüsü yüksek patojeniteli değildir. Nokta mutasyonlar ve antijen kayması (antigenic shift) gibi genetik değişim süreçleri, başlangıçta düşük patojeniteli olan bir suşun zamanla yüksek patojeniteli hale gelmesine neden olabilir. Bazı salgınlarda, virüsün başlangıçta hafif etkili olduğu ancak mutasyonlar sonucu daha öldürücü hale gelerek salgının seyrini ağırlaştırdığı gözlemlenmiştir.

Virüsün patojenitesi, doğrudan etiyolojisi ile bağlantılıdır. Enfeksiyon süreci, virüsün insan solunum yolu epitelindeki siyalik asit reseptörlerine bağlanmasıyla başlar. Hemaglütinin proteini, virüsün epitel hücrelerine tutunmasını sağlarken, nöraminidaz enzimi ise mukus tabakasını parçalayarak virüsün hücrelere daha kolay girmesine yardımcı olur.

Virüs, ilk olarak konak hücrenin çekirdeğinde çoğalmaya başlar ve ardından sitoplazmaya geçerek komşu hücrelere yayılır. Solunum sistemi epitelinde ciddi hasara yol açarak siliyer hareketleri bozar ve mukus salgısını azaltır. Bunun sonucunda, solunum yolları savunmasız hale gelir ve epitel hücreleri dökülmeye başlar. Virüs, yalnızca solunum yollarında değil, akciğer ve bağırsak dokularında da aktif olarak çoğalarak sistemik enfeksiyon riskini artırır.

Kuş Gribi Nasıl Bulaşır?

Kuş Gribi Nasıl Bulaşır?
Kuş Gribi Nasıl Bulaşır?

Avian İnfluenza A virüsünün hayvanlar arasında yayılmasında en büyük faktör, enfekte hayvanların dışkısıdır.

Virüsün uzun süre hayatta kalabilmesi, hastalığın yayılmasını daha da kolaylaştırır. Yapılan araştırmalar, virüsün dışkıda 44 günden fazla, düşük sıcaklık koşullarında ise en az 3 ay boyunca canlı kalabildiğini göstermektedir. Soğuk ve nemli ortamlar, virüsün dayanıklılığını artırarak bulaşma riskini daha fazla artırmaktadır.

Evcil kanatlılarda Avian İnfluenza A virüsü, genellikle virüsle kontamine olmuş dışkı, su, yemlikler veya kafes ekipmanları yoluyla bulaşabilir. Virüs, su ortamında da hayatta kalabilir ancak etkinliği, suyun sıcaklığı, pH seviyesi ve tuz oranı gibi faktörlerden doğrudan etkilenir.

Sulak alanlarda yaşayan su kuşları arasında fekal-oral yolla bulaş sık görülür. Virüsün soğuk suda daha uzun süre canlı kalabilmesi nedeniyle, özellikle kış aylarında enfeksiyon oranları belirgin şekilde artar. Bu dönemde ördekler, hastalığın yayılmasında önemli bir rol oynar.

Bunun yanı sıra, İnsanlar da hastalığın evcil kanatlılara bulaşmasında önemli rol oynar. Enfekte hayvanlarla temas eden kişiler, virüsü kıyafet, ayakkabı veya ekipmanlarıyla farkında olmadan taşıyarak yayılmasına sebep olabilir.

Enfekte kuşlar, tükürük, mukus ve dışkılarıyla çevreye yoğun miktarda virüs yayar. İnsanlar, yeterli düzeyde virüsle temas ederse enfeksiyon riski artar. Virüs, enfekte salgılara doğrudan temas yoluyla göz, burun veya ağızdan vücuda girebilir.

Ayrıca, virüs içeren havadaki damlacıkların solunması da bir bulaş yoludur. Bu risk, özellikle kapalı ortamlarda veya yoğun kuş popülasyonlarında daha yüksektir. Ancak, insandan insana bulaş oldukça nadirdir ve şimdiye kadar yalnızca istisnai durumlarda kaydedilmiştir. Bu da virüsün insana tam adapte olamadığını gösterir.

Evcil kanatlılar, kuş gribi virüsünün insanlara bulaşmasına neden olur. Özellikle tavuklar gibi yoğun yetiştirilen ve insanlarla yakın temas halindeki kanatlılar, virüs için ara konak işlevi görür. Virüs, enfekte kanatlılardan doğrudan insanlara geçebilir. Ayrıca bu hayvanların yumurtaları da bulaşa neden olabilir, bu da yayılma riskini artırır.

Kuş gribi virüsü sadece kanatlılardan insanlara bulaşmaz; domuzlar da bu virüsün önemli taşıyıcılarındandır. Domuzlarda H4N6, H9N2, H1N1 ve H3N2 gibi çeşitli influenza alt tipleri tespit edilmiştir. Bu durum, domuzların hem insan hem de kuş kökenli virüsleri taşıyabildiğini ve bulaştırabildiğini gösterir.

İnsanlarda Görülen Semptomlar

İnsanlarda Görülen Semptomlar
İnsanlarda Görülen Semptomlar

Kuş gribi hastalarında genellikle 38 derece ve üzeri ateş ile alt solunum yolu semptomları görülür. Öksürük, boğaz ağrısı ve kas ağrıları sıkça karşılaşılan belirtiler arasındadır. Bazı hastalarda ise erken dönemde diyare, kusma ve karın ağrısı gibi sindirim sistemi şikayetleri rapor edilmiştir.

Başlangıç semptomlarının ardından, alt solunum yolu semptomları hızla ilerleyebilir. Birkaç gün içinde nefes darlığı gelişebilir ve taşipne ile inspiratuar raller sıkça gözlemlenen bulgular arasında yer alır. Kuş gribi enfeksiyonuna yakalanan hastaların büyük çoğunluğunda zatürre gelişir. Ayrıca, böbrek yetmezliği ve kalp yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlar da yaygın olarak görülmektedir.

Laboratuvar testlerinde ise lökopeni (akyuvar azlığı) ve lenfopeni (lenfosit azlığı) sık karşılaşılan bulgular arasında yer alırken, trombositopeni (trombosit azlığı) ve hafif derecede artmış aminotransferaz değerleri de gözlemlenebilir. H5N1 ile enfekte olan hastalarda sitokin düzeyleri genellikle yüksek seyretmektedir, bu da vücudun bağışıklık tepkisinin aşırı bir şekilde aktive olduğunu gösterir.

Kanatlı Hayvanlarda Görülen Semptomlar

Kanatlı Hayvanlarda Görülen Semptomlar
Kanatlı Hayvanlarda Görülen Semptomlar

HPAI patotipindeki virüsler, duyarlı kanatlılarda çok hızlı bir şekilde, genellikle birkaç gün içinde ölüme yol açabilir. Ancak, türlere göre duyarlılık farklılıkları gösterdiğinden ölüm oranları da değişkenlik gösterir. Bazı vakalarda hastalık son derece hızlı ilerler ve hiçbir belirti görülmeden ani ölüm gerçekleşebilir.

HPAI’nin belirtileri arasında aşırı burun akıntısı, sinüzit, baş bölgesinde ödem ve yumurtacı tavuklarda yumurta kalitesinin bozulması yer alır. Ayrıca, depresyon, vücudun farklı bölgelerinde siyanoz, yem tüketiminin azalması, ishal, solunum yolu problemleri, gözyaşı akıntısı ve gözlerin kapanması gibi semptomlar da yaygın olarak görülür. Akut dönemi atlatan hayvanlarda sinir sistemi ile ilgili belirtiler ortaya çıkabilir.

Makroskopik incelemelerde, sinüslerde farklı türde iltihaplanmalar (akıntı, fibrinöz, serofibrinöz, sümüksü veya peynirsi akıntılar) gözlemlenir. Ayrıca, soluk borusunda eksüda, hava keselerinde iltihap ve karın zarı iltihabı tespit edilebilir. İç organlarda nekrotik alanlar, yani ölü hücre bölgeleri de görülebilir.

HPAI patotipindeki virüsler, deri, beyin, adrenal bezler, kalp ve diğer iç organlarda yangılara ve nekrozlara (hücre ölümüne) neden olurken, LPAI virüsleri genellikle sindirim sistemi, solunum sistemi ve ürogenital sistem enfeksiyonları yapmaktadır. Bu farklılık, her iki patotipin farklı dokulara çekim duyma özelliklerinden kaynaklanmaktadır.

Kanatlılarda Kuş Gribi Teşhisi

Kanatlılarda Kuş Gribi Teşhisi
Kanatlılarda Kuş Gribi Teşhisi

Kesin teşhis için virüsün izole edilmesi ve tanımlanması şarttır. Virüs izolasyonu amacıyla ölü ya da canlı kanatlı hayvanlardan alınan iç organ örnekleri kullanılabilir. Aynı zamanda dışkı örnekleri veya solunum yolu sürüntüleri de izolasyon için uygun materyallerdir. Bilindiği üzere, tüm virüs suşları 9-11 günlük embriyolu tavuk yumurtalarında üreyebilme özelliğine sahiptir. Bu nedenle, yaygın olarak embriyolu yumurtalara aşılama yöntemiyle virüs izolasyonu gerçekleştirilir. Bununla birlikte, doku kültürü teknikleri veya deney hayvanlarına aşılama gibi alternatif yöntemler de izolasyon sürecinde tercih edilebilir.

Virüsün tanımlanması aşamasında ise izole edilen etkenin hemaglütinasyon (HA) ve nöraminidaz (NA) aktiviteleri analiz edilerek alt tipi belirlenir.

Teşhiste serolojik yöntemler de önemli bir yer tutar. Ancak bu yöntemlerde, antikor seviyelerinin tespit edilebilir düzeye ulaşmasının genellikle 5-7 gün gerektirdiği unutulmamalıdır. Agar jel presipitasyon testi (AGP), enzim-bağlantılı immünosorbent testi (ELISA) ve virüs nötralizasyon testi (VN), bu kapsamda sıklıkla kullanılan serolojik analizler arasındadır.

Moleküler teknikler de teşhis sürecinde önemli rol oynar. Özellikle polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) temelli yöntemlerle virüsün alt tipinin yanı sıra, genetik dizilim analizi üzerinden patojenite (hastalık yapıcılık) özellikleri bile belirlenebilir.

İnsanlarda Kuş Gribi Teşhisi

İnsanlarda Kuş Gribi Teşhisi
İnsanlarda Kuş Gribi Teşhisi

Tıpkı kanatlılarda olduğu gibi, insanlarda da virüsün kesin teşhisi için en güvenilir yöntem izolasyondur. Bu amaçla, embriyolu tavuk yumurtaları ve doku kültürleri kullanılmaktadır.

Hastalardan alınan örnekler, immunokromatografik veya immunofloresan yöntemlerle analiz edilerek virüs antijenleri tespit edilebilir. Ayrıca, solunum sisteminden alınan örneklerde H5 viral nükleik asidinin PCR yöntemiyle saptanması, teşhis koymada etkili bir yöntemdir.

Bunun yanı sıra, teşhis sürecinde özel olarak üretilmiş ELISA kitlerinden de faydalanılmaktadır. Bu kitler, virüse ait antijenlere karşı gelişen antikorları, özellikle de nükleoproteinlere karşı oluşanları tespit ederek hastalığın belirlenmesine yardımcı olur.

Kanatlı Hayvanlarda Otopsi (Nekropsi) Bulguları

Kanatlı Hayvanlarda Otopsi (Nekropsi) Bulguları
Kanatlı Hayvanlarda Otopsi (Nekropsi) Bulguları

Enfekte hayvanlarda ölüm sertliğinin hızla gelişmesi dikkat çekicidir. Deri altında açık sarı renkte sıvı birikimi sıkça gözlemlenir. Şiddetli septisemi (kan zehirlenmesi) nedeniyle vücut genel olarak kırmızımsı bir renge bürünür. İç organlarda yaygın kanamalar meydana gelir.

HPAI patotipine sahip virüsle enfekte bazı kanatlı türlerinde, akciğerlerde ödem, hava kesesi duvarında kalınlaşma, karaciğer ve böbreklerde büyüme, iç organlarda kanamalar ve karın boşluğunda sıvı birikimi (asites) gibi bulgular nekropsi sırasında tespit edilebilir. Ancak, hastalığın ani ve hızlı seyreden vakalarında bu belirtilerin çoğu belirgin hale gelmeden ölüm gerçekleşebilir.

Kuş Gribi Tedavi Yöntemleri

Kuş Gribi Tedavi Yöntemleri
Kuş Gribi Tedavi Yöntemleri

Kuş gribinin tedavisinde antiviraller yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle oseltamivir (C₁₆H₂₈N₂O₄) ve zanamivir (C₁₂H₂₀N₄O₇), en sık başvurulan ilaçlardır. Bu antiviraller, virüsün yayılmasını önlemek için nöraminidaz enzimini hedef alır ve aktivitesini engeller. Aynı zamanda, Matriks Protein 2 (M2) iyon kanalını bloke ederek virüsün hücre içindeki yaşam döngüsünü bozarlar.

Ancak, bazı influenza A suşlarının bu antivirallere karşı direnç geliştirme potansiyeli göz ardı edilmemelidir. Özellikle, N1 nöraminidazında tek bir amino asidin yer değiştirmesi, virüsün oseltamivir gibi ilaçlara karşı direnç kazanmasına neden olabilir.

Tedavide, virüsün konak hücreden çıkışını engellemek için nöraminidaz inhibitörleri kullanılır. Bu sayede, kanda dolaşan virüs miktarı azaltılarak hastalığın yayılımı kontrol altına alınabilir ve semptomlar hafifletilebilir.

Kuş Gribi Görülme Sıklığı

Kuş Gribi Görülme Sıklığı
Kuş Gribi Görülme Sıklığı

Kuş gribinin yayılmasında, özellikle göçmen kuşlar ve yabani kanatlılar büyük bir rol oynar. Kuzey Yarımküre’de üreme alanlarında çoğalan bu kuşlar, kış aylarını geçirmek için daha güneydeki bölgelere göç eder. Bu uzun mesafeli göçler sırasında virüsü farklı coğrafyalara taşıyarak hastalığın tüm dünyaya yayılmasına sebep olurlar.

H5N1 virüsünün sık rastlandığı kuş familyaları arasında ördekgiller (Anatidae), yağmurcungiller (Charadriidae), balıkçıllar (Ardeidae) ve karabatakgiller (Phalacrocoracidae) bulunmaktadır. Bu nedenle, özellikle göç dönemlerinde yabani kuşlar, hastalığın epidemiyolojik dinamiklerinin anlaşılması açısından bize önemli veriler sunar.

Yabani su kuşlarından izole edilen H5N1 virüsü suşlarının genetik olarak oldukça benzer türleri, Fransa, Güney Kore, Vietnam, Japonya, Tayland, Endonezya, Kazakistan, Moğolistan, Romanya, Hırvatistan, Yunanistan, Bulgaristan ve Almanya gibi pek çok ülkede tespit edilmiştir. Bu suşların neden olduğu hastalıklar, özellikle Güneydoğu Asya’da zaman zaman endemik hale gelerek bölgesel salgınlara yol açar.

Kuş Gribi İçin Alınması Gereken Önlemler

Kuş Gribi İçin Alınması Gereken Önlemler
Kuş Gribi İçin Alınması Gereken Önlemler

Kuş gribi virüsünün doğal taşıyıcıları yabani kuşlardır. Ancak, hastalığın insanlara ulaşmasında en büyük risk faktörü tavuk gibi evcil kanatlılardır. Kanatlı yetiştiriciliği yapan işletmeler, bu riski en aza indirmek için koruyucu önlemlere başvurmalıdır.

Hastalığın yayılmasını kontrol altına almak için hastalıklı kanatlıların itlaf edilmesi ve enfekte çiftliklerin karantina altına alınması en temel önlemler arasındadır. Hastalığın tespit edildiği alanlar, virüsün duyarlı olduğu formalin ve iyot bileşikleri gibi dezenfektanlarla temizlenmelidir.

Kanatlı hayvanların aşılanması, hastalığın insanlara ulaşmadan önce kontrol altına alınmasını sağlayacaktır. Aşılama, kanatlılarda bağışıklık oluşturarak çevredeki virüs yayılımını azaltır. Ancak, kuş gribi için tamamen etkili bir aşı henüz geliştirilmemiştir.

Ellerin düzenli ve sık sık yıkanması, kontamine yüzeylerden bulaşabilecek virüsleri uzaklaştırarak enfeksiyon riskini azaltır. Ayrıca, çiğ kümes hayvanlarının işlenmesi sırasında hijyen kurallarına uyulmalıdır. Etlerin iyi pişirilmesi, özellikle 70°C ve üzeri sıcaklıklarda pişirilmesi, virüsün etkisiz hale getirilmesi için gereklidir.

Hastalığın yayılma riski taşıdığı bölgelerde, halk bilinçlendirilerek gerekli önlemleri almaları sağlanmalıdır. Enfekte olduğu belirlenen bölgelerde kanatlı hayvanlarla temas en aza indirilmeli ve bu bölgelerde üretilen kanatlı ürünleri tüketime sunulmamalıdır.

Kuş Gribi Hastalığının Tarihçesi

Kuş Gribi Hastalığının Tarihçesi
Kuş Gribi Hastalığının Tarihçesi

Kuş gribi hastalığına ilk kez 1878 yılında İtalya’da tavuklarda rastlanmıştır. A tipi Influenza virüsü H5N1, 1961’de Güney Afrika’da balıkçıl kuşlardan izole edilmiş, 1963 yılında ise ABD’de ilk kez hindilerde tespit edilmiştir. Hastalık, 1955 yılında Influenza A olarak tanımlanmıştır.

1959-1998 yılları arasında dünya genelinde yaklaşık 23 milyon kanatlı hayvanın bu hastalıktan etkilendiği tahmin edilmektedir. Kuş gribine karşı kontrol programları 1980’li yılların sonlarında uygulanmaya başlanmış olsa da, hastalık Asya’dan başlayarak hızla dünya çapında yayılmıştır. H5N1’in zoonoz özellik göstermesi ve insanlarda da enfeksiyonlara yol açması, hastalıkla ilgili bilimsel çalışmaların artmasına ve bilgi eksikliklerinin giderilmesine yönelik daha kapsamlı araştırmaların yapılmasına zemin hazırlamıştır.

Yüksek patojeniteli ilk H5 A tipi Influenza salgını 1959 yılında İskoçya’da kaydedilmiştir. Bu tarihten itibaren pek çok ülkede salgınlar görülmüştür. 1956-2006 yılları arasında HPAI A virüsleri dünya genelinde 25 büyük salgına neden olmuş, özellikle 1992-2006 yılları arasında salgın sıklığında ciddi bir artış yaşanmış ve her yıl yeni vakalar rapor edilmiştir.

Günümüzde kuş gribi, dünya genelinde önemli bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Hastalığın son büyük salgınlarından biri, 2021 yılının sonunda İsrail’de meydana gelmiştir. Bu salgında yaklaşık 8.000 turna hayatını kaybederken, ülkenin farklı bölgelerinde pek çok yeni vaka rapor edilmiştir. İsrail Çevre Bakanı, yaşanan durumu “Yaban hayatına en büyük darbe.” sözleriyle ifade etmiş ve hastalığın vahşi yaşam üzerindeki etkisine dikkat çekmiştir. Salgın, evcil kanatlı hayvanları da etkilemiş ve yaklaşık yarım milyon tavuğun itlaf edilmesine neden olmuştur.

Zoonoz hastalıklarla mücadele, günümüzde küresel sağlık politikalarının en önemli başlıklarından biri haline gelmiştir. İnsan, hayvan ve çevre sağlığını bir bütün olarak ele alan “Tek Sağlık” konsepti giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Ülkeler, bilim insanlarının tavsiyeleri doğrultusunda sağlık sistemlerini bu çerçevede yeniden düzenlemeye başlamış ve hastalıkların yayılmasını önlemek için daha etkili yöntemler geliştirmeye çalışmaktadır.

Share This Article
Yorum yapılmamış